Navigasyon |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
bilgi dağarcığı
İstediğiniz, merak ettiğiniz veya araştırdığınız konuları bulabileceğiniz bir yer mi arıyorsunuz? İşte orası burası. Arayacağınızı, ilginç bulacağınızı ve bilgi edinebileceğinizi düşündüğümüz konuları sizler için hazırladık. Yetmiyor mu? Aklınıza gelenler çıkmadı mı? Bizlere mail atın konuları seçerken önerilerinizi göz önünde bulunduralım
hayat hikayeleri
Nasrettin Hoca |
|
Nasreddin hoca, yüzyıllardır anlatılan fıkralarıyla ünlü bir halk bilgesidir.Yalnız Anadolu’da değil, Azerbaycan’da, İran’da, Asya’daki Türk cumhuriyetlerinde de Molla Nasreddin, Nasreddin Efendi gibi adlarla tanınır. Her çağa, her duruma uyan fıkraları yabancı dillere de çevrilmiştir.
Nasreddin Hoca’nın 13.yüzyılda yaşadığı, Sivrihisar’da doğduğu, Akşehir’de öldüğü kabul edilir. Akşehir’de türbesi vardır. Bilinen fıkraları bugün 500’e yaklaşır. Ama bunların çoğunun sonradan üretildiği açıktır. Örneğin bazı fıkralarda Nasreddin Hoca, Anadolu’ya çok daha sonra,15.yy’da gelen Timur’la karşılaşır. Dolayısıyla Nasreddin Hoca halkın sürekli işlediği bir tiptir. Açıkgöz, hazırcevap, kıvrak zekalı ve iyimserdir. Sorunları çatışmasız, kavgasız şakalaşarak çözer. Güldürürken düşündürür. Fıkraları toplumun aksayan yanlarını ustalıkları ortaya koyar.
Akşehir’de her yıl 5-10 Temmuz arasında Nasreddin Hoca Şenliği düzenlenir.
|
Mevlana |
|
Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan yöresinde, Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna’nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında "Bilginlerin Sultanı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled’dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin’in kızı Mümine Hatun’dur.
1222 yılında Karaman’a gelen Sultânü’l-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldı. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala’nın kızı Gevher Hatun ile Karaman’da evlendi. Bu yıllarda Anadolu’nun büyük bir kısmı Selçuklu Devletinin egemenliği altında idi. Konya ise bu devletin başşehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve devletin hükümdarı Alâeddin Keykubad idi. Alâeddin Keykubad, Sultânü’l-Ulemâ Bahaeddin Veled’i Karaman’dan Konya’ya davet etti ve Konya’ya yerleşmesini istedi.
Sultânü’l-Ulemâ, 12 Ocak 1231 yılında Konya’da vefat etti. Mezar yeri olarak Selçuklu Sarayı’nın Gül Bahçesi seçildi. Günümüzde müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı’na bugünkü yerine defnedildi.
Sultânü’l-Ulemâ ölünce talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna’nın çevresinde toplandılar. Mevlâna’yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi’nde vaazlar veriyordu. Medrese kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu.
Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna Şems’te "mutlak kemâlin varlığını" cemalinde de "Tanrı nurlarını" görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems’in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizî’nin yerini doldurmaya çalıştılar.
Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 pazar günü Hakk’ın rahmetine kavuştu. Mevlâna’nın cenaze namazını vasiyeti üzerine Sadrettin Konevi kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevi çok sevdiği Mevlâna’yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine Mevlâna’nın cenaze namazını Kadı Siraceddin kıldırdı.
Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah’ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.
"Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir"
|
Mehmed Akif Ersoy |
|
Türk, şair. İstiklal Marşı’mızın yazarı. İstanbul’da doğdu, 27 Aralık 1936’da aynı kentte öldü. Bir medrese hocası olan babası doğumuna ebced hesabıyla tarih düşerek ona "Rağıyf" adını vermiş, ancak bu yapma kelime anlaşılmadığı için çevresi onu "Âkif" diye çağırmıştır. Babası Arnavutluk’un Şuşise köyündendir, annesi ise aslen Buharalı’dır. Mehmed Âkif ilköğrenimine Fatih’te Emir Buharî mahalle mektebinde başladı. Maarif Nezareti’ne bağlı iptidaîyi ve Fatih Merkez Rüştiyesi’ni bitirdi. Bunun yanı sıra Arapça ve İslami bilgiler alanında babası tarafından yetiştirildi. Rüştiye’de "hürriyetçi" öğretmenlerinden etkilendi. Fatih camii’nde İran edebiyatının klasik yapıtlarını okutan Esad Dede’nin derslerini izledi. Türkçe, Arapça, Farsça, ve Fransızca bilgisiyle dikkati çekti. Mekteb-i Mülkiye’nin idadi (lise) bölümünde okurken şiirle uğraştı. Edebiyat hocası İsmail Safa’nın izinden giderek yazdığı mesnevileri şair Hersekli Arif Hikmet Bey övgüyle karşıladı. Babasının ölümü ve evlerinin yanması üzerine mezunlarına memuriyet verilen bir yüksek okul seçmek zorunda kaldı. 1889’da girdiği Mülkiye Baytar Mektebi’ni 1893’te birincilikle bitirdi.
Türk, şair. İstiklal Marşı’mızın yazarı. İstanbul’da doğdu, 27 Aralık 1936’da aynı kentte öldü. Bir medrese hocası olan babası doğumuna ebced hesabıyla tarih düşerek ona "Rağıyf" adını vermiş, ancak bu yapma kelime anlaşılmadığı için çevresi onu "Âkif" diye çağırmıştır. Babası Arnavutluk’un Şuşise köyündendir, annesi ise aslen Buharalı’dır. Mehmed Âkif ilköğrenimine Fatih’te Emir Buharî mahalle mektebinde başladı. Maarif Nezareti’ne bağlı iptidaîyi ve Fatih Merkez Rüştiyesi’ni bitirdi. Bunun yanı sıra Arapça ve İslami bilgiler alanında babası tarafından yetiştirildi. Rüştiye’de "hürriyetçi" öğretmenlerinden etkilendi. Fatih camii’nde İran edebiyatının klasik yapıtlarını okutan Esad Dede’nin derslerini izledi. Türkçe, Arapça, Farsça, ve Fransızca bilgisiyle dikkati çekti. Mekteb-i Mülkiye’nin idadi (lise) bölümünde okurken şiirle uğraştı. Edebiyat hocası İsmail Safa’nın izinden giderek yazdığı mesnevileri şair Hersekli Arif Hikmet Bey övgüyle karşıladı. Babasının ölümü ve evlerinin yanması üzerine mezunlarına memuriyet verilen bir yüksek okul seçmek zorunda kaldı. 1889’da girdiği Mülkiye Baytar Mektebi’ni 1893’te birincilikle bitirdi.
İstanbul Hükümeti Anadolu’daki direnişçileri yasa dışı ilan edince Sebillürreşad dergisi Kastamonu’da yayımlanmaya başladı ve Mehmed Âkif bu vilayette halkın kurtuluş hareketine katkısını hızlandıran çalışmalarını sürdürdü. Nasrullah Camii’nde verdiği hutbelerden biri Diyarbakır’da çoğaltılarak bütün ülkeye dağıtıldı. Burdur mebusu sıfatıyla TBMM’ye seçildi. Meclis’in bir İstiklâl Marşı güftesi için açtığı yarışmaya katılan 724 şiirin hiçbiri beklenilen başarıya ulaşamayınca maarif vekilinin isteği üzerine 17 Şubat 1921’de yazdığı İstiklal Marşı, 12 Mart’ta birinci TBMM tarafından kabul edildi.
Mehmed Âkif şiirinin yaşadığı dönemde ve sonrasında önemini sağlayan gerçekçi tutumudur. Bu şiirde düş gücünün parıltısı yerini gözle görülür, elle tutulur bir yapıya bırakmıştır. Şairin nazım diline bu dilin özgül niteliğini bozmaksızın elverişli olduğu gelişmeyi kazandırması, aruz veznini yumuşatmayı, başarmasıyla mümkün olmuştur. Bu aynı zamanda Türkçe’nin şiir söylemedeki olanaklarının ne ölçüde geniş olduğunu göstermesi demektir. Söz konusu dönemde her şairin dili kişisel bir dil kurma adına dar bir vadiye sıkışmak zorunda kalmıştı. Mehmed Âkif dilin toplumsal kimliğini öne çıkarmış, üslupta öz günlük ve kişiselliğe ulaşmıştır. Yenilikçi bir şair olarak, yaşadığı dönemde görülen ölçüsüz yenilik eğiliminin bozucu etkilerine, ölçüsü işleviyle bağlantılı bir şiir kurmak suretiyle sınır çekmeye çalışmıştır.
|
magazin
Buz Püskürten Ay |
|
Wyoming’ deki, Yellowstone Ulusal Parkı gayzerler düzenli olarak yüzlerce metre yükseklikte havaya su fışkırtıyor. Fıskiyeler etkileyici fakat hiçbiri Satürn’ ün aylarından birindeki gayzerlerle kıyaslanamaz.
Enceladus adı verilen bu ufak ay, boydan boya sadece 300 km uzunluğundadır. Ayın kuzey kutbunda son günlerde çekilen resimlerde buz gayzerlerinin hemen hemen ayın alanı kadar uzaklığa buz püskürttüklerini gösteriyor. Resimler Satürn’ un ve birçok ayının etrafında turlayan Cassini uzay gemisinden geldi. Geçen temmuz, Cassini deki araçlar Encladus’un güney kutbunun üzerinde büyük bir su buharı bulutu ortaya çıkardı. Önceleri astronomlar ayın yüzeyinde buz ve yakıt püskürten bir kırılmadan şüphelenmişlerdi.
Yeni resimler orada olanlar hakkında daha açık bilgiler veriyor. Bu aynı zamanda ayın jeolojik olarak hareketli olduğunu kanıtlıyor. Bu keşif bilim adamlarının başını döndürdü. “Bu küçük olay diğer bir güneş sistemi oluşumunu kıyaslayacak birşey olabilir” diyor Carolyn Porco. Porco, Cassini görüntü takımının başında bulunan kişidir. |
Dünyada En Çok Söylenen Şarkı |
|
Dünyada şimdiye kadar en çok söylenmiş, halen de söylenmekle olan şarkı hangisidir diye sorulsa hemen akla gelmeyebilir. Bu şarkı herkes tarafından çok tanıdık, müziği ezbere bilinen bir şarkıdır. ’İyi ki doğdun veya ’mutlu yıllar sana şeklinde söylenen doğum günü şarkısı.
Bu şarkı yaratılırken doğum günlerinde söyleneceği kimsenin aklına gelmemişti. 
1893’de ABD’de, Kentucky’de öğretmen iki kız kardeşin, Öğrencilerinin sabahları söylemeleri için besteledikleri bu şarkının orijinal adı da ’Good Morning to AH’ yani ’Herkese Günaydın idi. Kardeşlerden şarkının müziğini yapan Mildred Hill aynı zamanda kiliselerde org, konserlerde piyano çalıyordu. Şarkının sözlerini ise Mildred’in dokuz yaş küçük kız kardeşi Patty yazmıştı.
Mildred 1916’da 57 yaşında öldükten birkaç yıl sonra bestelediği şarkı ’Happy Birthday’ (Mutlu doğum günü) adı altında söylenmeye başlanacaktı. Hill kardeşler şarkının telif haklarını 1893 yılında almışlardı.Ancak Robert Coleman isimli biri, şarkının bestesini kullanarak sözlerini ’Happy birthday to you’ olarak değiştirdi. Şarkı zaman içinde o kadar yayıldı ki bestecileri bile unutuldu. Ne zaman şarkı doğum günü formatında Broadway’de, bir müzikalde kullanılmaya başlandı, o güne kadar sesi çıkmayan üçüncü kardeş Jessica mahkemeye başvurdu. Bestenin gerçekten kendilerine ait olduğunu ispat etti ve şarkının tüm haklarına ailesinin sahip olmasını sağladı. Bundan böyle şarkının ticari amaçla kullanıldığı her yerde Hill ailesine telif hakkı ödenmesi gerekecekti.
Bu haber tüm dünyayı şok etti. Telefonla yarım milyon insana doğum günlerinde melodiyi dinleten tanıtım ve pazarlama şirketleri bundan vazgeçtiler, müzikaller bu parçayı ya repertuarlarından çıkarttılar ya da şarkı şeklinde değil de düz okuma veya şiir şeklinde söylettiler.
Onlar telif hakkı ödememek için yollar ararken Dr. Patty Hill, 78 yaşında, uzun bir hastalıktan sonra ama şarkısının dünya çapında bir doğum günü adeti olduğunu gördükten sonra öldü.
Günümüzde bu şarkının telif hakkı Warner/Chappel Müzik Şirketi’ne geçmiştir. Ticari amaçla kullanıldığı her yerde şirkete ödeme yapma zorunluluğu vardır. Bu miktarın yılda 1 milyon dolara yakın olduğu tahmin edilmektedir. Doğum günü kutlayacakların bilgilerine sunulur.
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|